Hz Muhammedin merhameti
Efendimiz’in merhameti beşerî münâsebetlerde ortaya çıkan bir husustur
Onun insanî ilişkilerini bu gözle değerlendirdiğimiz zaman merhamet ahlâkının en şâhika örneklerini, hoşgörü ikliminin en müşahhas misallerini onda görürüz
Çünkü o lânetçi değil, rahmet
peygamberiydi
(bk
el-Enbiyâ, 21/107) Âile hayatından toplum ve devlet hayatına varıncaya kadar onda bu höşgörü, merhamet, şefkât ve
sevginin derin izleri vardır
Rahmet peygamberinin insânî ilişkilerdeki temel özelliği merhametiydi, hoşgörü ve şefkatiydi
Kur’an onun bu özelliğini şu lâfızlarda takdim etmektedir:“
Allah’ın rahmeti sâyesinde ey Muhammed sen insanlara karşı yumuşak davrandın
Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz insanlar etrafından dağılır giderlerdi
Onları bağışla, onlar için mağfiret dile, iş konusunda onlarla istişâre et
Bir kere karar verdin mi
Allah’a tevekkül et! Allah kendisine güvenenleri sever
” (Âl-i İmrân, 3/159) Bu âyette Allah Rasûlü’nün insânî ilişkilerinin zemini rahmet ve şefkat olarak belirleniyor
- Eş ve Baba olarak Âile Hayatındaki Merhamet Âhlakı
İnsanın olduğu gibi göründüğü yer âilesinin yanıdır
Hiç kimse âilesinin içinde, olduğundan fazla görünme şansına sâhip değildir
Bu yüzden insanların insanî ve ahlâkî özelliklerini en iyi bilenler, insanları âile içinde görüp tanıyanlardır
Bu açıdan Hz
Peygamber’in beşerî ilişkileri hakkında eşleri, çocukları ve hizmetçilerinin tesbit ve değerlendirmeleri büyük önem arzetmektedir
İlk eşi Hatice anamız onun hakkında şu tesbitlerde bulunmaktadır
“Sen yakınlık bağlarına saygı gösterir, kimsenin hakkına tecâvüz etmezsin
” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1) Hz
Âişe ahlâkını Kur’an olarak gördüğü Allah Rasûlü’nü şu lâfızlarla anlatmaktadır: “O evinde ayakkabılarını tâmir eden, söküğünü diken, önüne konursa yiyen, değilse asla istemeyen, insanların kusurlarını bağışlayan bir insandı
”
On yıl kadar onun hizmetinde bulunan Enes (r
a
)’in: “Beni yaptığım ve yapmadığım şeyler sebebiyle hiç azarlamadı
” sözü, Onun insan gönlüne verdiği değeri gösterir
Hz
Zeyd b
Hârise’nin onun yanında bulunmayı, baba ocağına tercih edişi insanların kişiliklerine gösterdiği saygıyı ifâde eder
-Mürebbî ve Mürşid Olarak Toplum Hayatındaki Merhamet Âhlakı
Allah Rasûlü, toplum hayatında inananlara karşı da, inanmayanlara karşı da hoşgörülüdür
O inananlara düşkündür: “Ey inananlar! Andolsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size çok düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir
” (et-Tevbe, 9/128) O bu düşkünlüğü sebebiyle onların her türlü acıları ve sancıları ile sevinçlerini paylaşır, onlara danışırdı
İnsanların kusurlarını asla yüzlerine vurmaz, azarlayıp ayıplamazdı
Gördüğü yanlışlıklarda “galat-ı rüyeti” kendisine izâfe ederek : “Bana ne oluyor da bazılarınızı şu şu hallerde görüyorum” derdi
Mescide bevl gibi tabiî ihtiyacını görmeye kalkışan bedeviye müdâhale etmeye kalkışanlara bile mânî olmuş ve “Bırakın hâcetini görsün” buyurmuş ve ardından o mahalli bir kova su döktürerek temizletmişti
Gençliğin verdiği t
aşkınlık ve ş
aşkınlıkla kendisinden zinâ etmek için izin isteyen genci azarlayıp ayıplamak yerine iknâ yöntemini seçmişti
Gence “böyle bir fiilin
annesine, bacısına, teyzesine vs
yapılmasından memnûn olup olmayacağını” sorarak gönlündeki bu meyli önce suâl ve iknâ ile, ardından nazar ve duâ ile ber-taraf etmiştir
Kaynak:
http://www.forumlord.net/efendimiz-ile-ilgili-konu-anlatim-bolumu/97350-peygamber-efendimizin-merhameti-hakkinda-bilgi.html#ixzz2U1OgsUuX
İki Meleğin Haline Gülüyorum
Bir gün Resulullah (s.a.v) gülümseyerek göğe bakıyordu, bir adam Hazretin gülmesinin sebebini sorunca, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdular: “Evet göğe bakıyordum, iki meleğin hali beni güldürdü, onlar kendi yerinde ibadetle meşgul olan mümin bir kulun gece gündüz yaptığı ibadetlerinin mükafatını yazmaları için yeryüzüne indiler, fakat onu, hasta olduğundan dolayı ibadetgahında bulamayınca, göğe çıkıp, Hak Teala’ya şöyle arz ettiler: “Ey Rabbimiz! Biz o mümin kulun ibadetini yazmak için her zamanki gibi onun ibadetgahına gittik, fakat onu orada bulamadık, hastalık yatağına düşmüştü.”
Allah Teala, o meleklere cevabında şöyle buyurdu: “O mümin kul, hastalık yatağında olduğu sürece, her gün ibadetgahında olduğu zaman ona yazdığınız her günün sevabı miktarınca ona sevap yazın. Hastalık yatağında olduğu müddetçe onun hayır amellerinin mükafatı bana aittir; onun mükafatını ben vereceğim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder